Merhaba; bazı günleri iple çekerim. Örneğin31 Aralık… Geçip giden günlere teşekkür ederim ve yeni gelecek olanlara hazırlanırım.Diğer kutlama günüm de kendi doğum günümdür. Sonuçta doğum günleri de kişisel yeni yıllardır. Bu günleri kendi kendime kutlarım hep. Birileri dahil olursa paylaşırım ama kimseden de bir beklentim yoktur katılımları için.Kendi kendime şen olurum. Sonuçta benim önem verdiğim bir şey başkası için o denli önemli olmayabilir. Kendi kendime kurduğum bu değerler sistemi elbette sadece bana ait olduğu için sübjektifler. Yaşam bir matematik denklemi değil ki mutlak doğru olsun. Ayrıca o denklemler bile zaman zaman geçerlilikleri yitiriyorlar ya da yanlış oldukları ispatlanıyorlar.Yaşam böylesine muğlakken “doğru budur!” demek tuhafıma gitmiştir hep. O yüzden “Bence”, “Bana göre” kelimeleri çok emniyetlidir bana göre…
Gönlümde biricik hazine olan, yaşamımın kilometre taşları olarak gördüğüm birkaç gün daha var. Aslında o günler sadece benim değiller ama ben kendi değerler manzumem içinde bambaşka duygularla kutluyorum. Kimin nasıl kutladığına yorum yapmak da benim işim değil. Ben kendimden sorumluyum.
30 Ağustos…29 Ekim…23 Nisan…19 Mayıs…
Sonuçta bu dört günün sayesinde yeni yılları, doğum günlerini ve hatta hayatımda olan her şeyi kutlayabiliyorum. Uzun uzun bu günlerindeğerlerini, hacimlerini anlatmak haddim değil.Sadece kendi bilebildiğim yerden şunu diyebilirim; “Eğer Hollywood’un elinde bizim İstiklal Harbimiz olsaydı başka film çekmeye vakit de bulamazlardı, gerek de duymazlardı.”
Bugün 23 Ağustos 2021… Atatürk’ün yaşadığım Ilgaz’dan geçip Şapka Devrimini ilan ettiği Kastamonu’ya ziyaretinin ilk günü. Ve iki gün sonra 25’inde başlayacak olan Zafer Yürüyüşünün son hazırlıklarının yapıldığı gün.Ve ben bu sayedeçalışma odamın rahatlığında, kucağımdaki yavru kedi huzur içinde uyurken yazımı yazabiliyorum…Böylesine muazzam bir stratejiye, böylesine muazzam bir organizasyona ve hepsinden önemli böylesine bir inanmışlığa hayran oluyorum. Nasıl bir akıl bunu tasarlayabilir diyorum? Nasıl bir inançtır ki yaşlısı, genci, kadını, erkeği yani koca bir ulusyekvücut oldu diyorum… Tüm çilelerine, yoksulluk ve yoksunluklarına rağmen o günlerde yaşamış olabilseydim diyorum.Ondan sonra da dünya tarihinde karşılığı olmayan böylesine muazzam bir günü, günlerivar edenlerin torunu olabildiğim için gururlanıyorum… Şükrediyorum…
Bu yüzden de diyorum ki “30 Ağustos 1922 günü yaşandığı için ben varım. Benim varlığım anlamlı.”Bunu dediğim anda da “bana ne doğum günlerinden, yılbaşlarından ve diğer icat edilmiş günlerden diyorum. Başlıyorum 30 Ağustos’u beklemeye. 30 Ağustos geçtiğinde 29 Ekim için gün sayıyorum. 29 Ekim’le 23 Nisan’ın arası açık diye sıkılıyorum ama neyse ki 19 Mayıs’ın 23 Nisan’dan sonra hemencecik gelmesi biraz teselli oluyor bana.
Bu günleri kendimce kutlarım… Eğer Ankara’daysam muhakkak Atamı ziyaret ederim. Eğer o günkü koşullarda gidebiliyorsam Birinci Meclis’e, Şehitliklere, İstiklal Yolu’na ya da Kocatepe ve Zafer Yolu’na giderim.Kendime o günlere dair küçük bir hediye de alırım muhakkak.Belkibir rozet, bir Atatürk resmi…Belki de İstiklal Harbine dair bir kitap. Bu yıl dakendime bir kitap hediye ettim. Ata’mızın NUTKU.Aslında NUTUK var kitaplığımda.Amakitaplığımı karıştırdığımda bir türlü Hıfzı VeldetVelidedeoğlu’nun sadeleştirdiği baskıyı bulamadım.Kitap neden ve nasıl kayboldu sorgulamadım. Kendim için bir tane daha sipariş ettim.Ayrıca 30 Ağustos günü de bana en yakın olan Ilgaz Dağı’ndaki Derbent’e gideceğim. Oradaki şehitliği ziyaret edeceğim. Sonuçta bu büyük mücadelenin önemli noktalarından biri deİnebolu’dan başlayıp Ilgaz Dağı’ndan da geçip Ankara’ya ulaşan İstiklal Yolu.
Bunlar tamamen kendi yaşam biçimime dair. Yani sübjektif ve kişisel. Ayrıca kimseye de neyi nasıl algılayacağına, yorumlayacağına ve yaşayacağına dair bir şeyler diyemem.Denilemez de… Olsa olsa bir ihtimal fikir verilebilir.
Ben de sizinle fikrimi paylaşmak isterim. Bu yıl 30 Ağustos’umuzun 99. Yılını kutlarken balkona bayrak asmak ve resmî tatil hangi güne geliyormuş diye bakmak yerine kendinize, sevdiğinizeÖZEL BİR KİTAP HEDİYE EDİN:“NUTUK”.İlla Nutuk da olmak zorunda değil. Bu destanın nasıl yazıldığını anlatan bir kitap da olabilir ama bana göre bu büyük mücadeleyi en rafine ve sağlıklı anlatan eser NUTUK olduğu için tavsiye ediyorum. NUTUK benim nazarımda bir tarih kitabı, bir biyografi, bir kişisel gelişim, bir anı kitabı. Ve hangi pencereden bakarsak bakalım içeriği bizlerin nasıl biz olduğunu anlatan bir kitap olduğu için bu denli önem yüklüyorum. Sonuçtaböyle günler kutlamalarla,hediyelerle güzel.
Ha bir de unutmadan başta Atatürk olmak üzere tüm İstiklal Harbi kahramanlarına gönlünüzden nasıl bir halde, şekilde geliyorsa öyle bir dua da hediye ediverin. Ben hep öyle yapıyorum…
Şimdilik sağlıcakla kalın.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU