BÖLÜM III
Candaroğulları Beyliği Döneminde Tıp
Candaroğlu Beyliği Döneminde Kastamonu, özellikle beylerin öncülüğü ve desteğiyle kültür alanında muazzam bir gelişme göstermiş, dönem Anadolu’sunun entelektüel merkezi olmuştur. Bu gelişme ve birikimlerde ulaşan seviye, Kastamonu’yu döneminin önemli tıp merkezlerinden birine de dönüştürmüştür.
Geredeli İshak Bin Murat, Amasyalı Şerafeddin Sabuncuoğlu gibi birçok ünlü hekim ve cerrahın mesleki bilgilerini artırmak için 14-15. yüzyıllarda Kastamonu’ya gelmiş olmaları, Kastamonu’nun ulaştığı gelişmişlik düzeyini gösterir. Bu hekimlerin pratik alanda yaptıkları gibi dönem tıp insanları yaptıkları araştırmaları dönem beylerine ithaf ederek tıp bilimine Kastamonu’dan ayrıca önemli katkılar sunulmuştur. Bunlardan Hekim Hayreddin ve Hekim Mü’min ayrıca önemli isimlerdir.
Hekim Hayreddin, İsfendiyar Bey’in oğlu Kasım Bey’e ithafen, dört tıp kitabından yararlanarak ve kendi çalışmalarına ait notları da ekleyerek “Hulasatu’tTıbb” adlı eserini oluşturmuştur.
Kaynak aldığı kitaplar, Şerefeddin Ebu Abdullah Muhammed bin Yusuf el-İlaki’nin “El-Esbab ve l-Alamat” adlı eseri; El-Mansub ve l’Merfu” adlı kitabı ile diğer ikisi de İsmail Cürcanitarafındna yazılan “Zübde fi’tTıbb” ve “Zahire-i Harzemşahi”dir.
Hekim Hayreddin’in eserinin bazı kaynaklarda dört, bazı kaynaklarda on nüshasının bulunduğu bilgisi verilirken aynı zamanda bu “Hulasatu’tTıbb” adlı kitabın yer alan tüm ilaç ve terkipler ayrıca “Kitab-ı Akrabadin” adlı başka bir kitapta yer aldığı bilinmektedir.
“Hulasatu’t Tıbb” on bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölüm tabiat olayları;
İkinci Bölüm, anatomi;
Üçüncü Bölüm, insan bedeninin halleri ve alametleri,
Dördüncü Bölüm, nabız ve idrar;
Beşinci Bölüm, sağlık önlemleri ve hastalık durumunda uygulanması gereken bölümler;
Altıncı Bölüm, hastalık belirtileri, nedenleri ve bunlara bağlı olarak tedavi amaçlı kullanılabilecek ilaçlar,
Bir kısmı eksik olan yedinci bölüm, kulunçlar, böbrek, bağırsaklar ve bunlarla ilgili hastalıklar;
Sekizinci Bölüm, mesane hastalıkları ve erkek üreme organı;
Dokuzuncu Bölüm, humma türleri,
Onuncu Bölüm, ödemler, iltihaplar ve çeşitli ağrılarla ilgilidir.
Sinoplu Hekim Mü’min bin Mukbil’in, Candaroğlu Beyi İsfandiyar Bey için hazırladığı “Miftahu’n-Nur ve Haza’inü’s-Sürur” adlı eserinin bilinen on nüshası bulunmaktadır.
Kitap sekiz bölümden oluşmaktadır:
Birinci Bölüm, vücudun yapısı ve sağlığının idame ettirilmesi;
İkinci Bölüm, Baş ağrılarının nedenleri, semptomları ile ilaçları;
Üçüncü Bölüm, Göz ile ilgili temel bilgiler
Dördüncü Bölüm, Göz kapağı ve göz köşesi hatalıkları;
Beşinci Bölüm, gözün konjunktiva tabakasında oluşan hastalıklar;
Altıncı Bölüm, kornea tabakasında oluşan hastalıklar;
Yedinci Bölüm, Uvea tabakası hastalıkları
Sekizinci Bölüm, his ile bilinmeyen göz hastalıkları;
Hekim Hayreddin’in “Hulasatu’t-Tıbb” ve Mü’min bin Mukbil’in “Miftahu’n-Nur ve Haza’inü’s-Sürur” adlı kitapları, kendilerinden önceki dönemlerin tıbbi bilgilerinin ve kendi deneyimlerinin ustaca aktarıldığı eserlerdir. Dönemin tıp bilgilerini özet olarak veren bu eserler aracılığıyla, Antik Dönem’de temelleri belirgin bir biçimde atılan, Ortaçağ’da Doğu’da gelişim bulan tıp biliminin Kuzey Anadolu topraklarında hüküm sürmüş olan Candaroğulları Beyliği Dönemi’nde de kesintisiz olarak ilerleme kaydettiği izlenmektedir. Özellikle Hekim Hayreddin ve Mü’min bin Mukbil’in Antik Dönemden beri birinci çift olarak sayılan N. Opticus ile N. Olfactorius’u ayrı birer çift olarak belirtmeleri dönemin tıbbının ulaştığı seviyeyi gözler önüne serer. Bu duruma ilaveten Aristotales, Galenos, İbn Sina, Cürcani gibi ünlü hekim ve bilim adamlarının çalışmalarının kaynak olarak gösterilmesi, her iki hekiminde iyi eğitim görmüş, bilinçli, araştırmacı ve beşeri donanımına sahip hekimler olduklarını göstermektedir.
***
BÖLÜM IV
Kastamonu’da Halk Sağlığı için Kamu Yapıları: Hamamlar
Temizlik ve temizlikle gelen sağlık birçok toplumda olduğundan çok Türk toplumunda önemli bir yer tutar. Temizlik, kişisel sağlıktan halk sağlığına kadar asli amaç taşırken aynı zamanda Türklerde ahlaki bir önem de sahip olup, iman, saygı ve kişisel önem anlamları da taşır.
Bu anlamda bakıldığında daha öncesini bilemediğimiz için Kastamonu’da Çobanoğulları ile başlayan süreçte yapılan ilk kamu yapılarının başında hamamlar olduğu görülürken, 13. Yüzyıldan başlayarak 20. Yüzyıla gelene kadar birçok hamamın inşaa edildiği görülür. Ki bu hamamlardan bazıları ise neredeyse özgün yapısını da koruyarak günümüzde bile hala hizmet vermektedir.
Her ne kadar Kastamonu sivil mimarisinde, yani konut içerisinde küçük hamamlar, dolap denen küçük yıkanma mekanları olsa da bu mekanların konut içerisindeki varlıklarının ne zaman başladıkları belirsizdir. Bu noktada hamamlar toplumun her kesimine hizmet veren ve bu hizmetle de halk sağlığını gözeten başat kurumlar olmuşlardır.
Kastamonu’da dönemlerine göre hizmet veren hamamlar şöyle sıralanabilir.
Çobanoğluluları Beyliği Dönemi Hamamları
Frenkşah Hamamı: 1262-63 yılında Emin CemaleddinFrenkşah tarafından çifte hamam olarak yaptırılmıştır.
Vakıf Hamamı: 1273-74 yılına tarihlenen Atabey Gazi Camisi’nin vakfında olan hamam büyük ihtimalle MuzaferredinYavlak Arslan dönemi yapısıdır.
Candaroğulları Beyliği Dönemi Hamamları
Bey Hamamı: İsfandiyar Bey’in bu hamamı yaptırdığı camisine gelir getirmesi yaptırdığı bilinmektedir.
Honsalar Hamamı:Honsalar Cami banisi tarafından yaptırıldığı düşünülmekle birlikte kesin yapılış tarihi belli değildir.
İsmail Bey Hamamı: 1460 yılında İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır.
Kale (Saray) Hamamı: İsmail Bey’in vakfı içerisinde yer alan yapı 15. Yüzyıl ortalarından yaptırılmış olmalı.
Osmanlı Dönemi Hamamları

Arabapazarı Hamamı: 150 tarihinde Nasrullah Kadı tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Çifte Hamamdır.
Çifte Hamam: Kitabesine göre Yavuz Sultan Selim’in hocası Kastamonulu Ali, oğlu Halimi Abdulhalim tarafından 1514-15 tarihinde yaptırılmıştır.
Dede Hamamı: 1514-15 Tarihinde Mevlevi Şeyhi Dede Sultan tarafından Mevlevihane’ye vakıfolunmuştur.
Yakup Ağa (Hisarardı) Hamamı: Hamamın, Yakup Ağa Külliyesi ile birlikte 1547-48 yılında yaptırıldığı düşünülmektedir.
FerhadPaşa Hamamı: Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Ferhad Paşa tarafından bir cami ile birlikte 1559-1560 yılında yaptırılmıştır.
Yeni Hamam: kara Mustafa Paşa tarafından 18. Yüzyıl sonu 19. Yüzyıl başında yaptırılmıştır.
Saray Hamamı: 18. yüzyılda yaptırılmış bir hamamdır. (Sürecek)
MURAT KARASALİHOĞLU