Bugün Dünya Kadınlar Günü… Ninelerimizin, İstiklal Savaşımızın kaderini belirleyen “Kağnı Donanması”nın ağırlıklı gücü olmaları ve ilk Türk Kadın Mitingi’ndeki imzaları nedeniyle Kastamonu açısından özel bir önem taşıyan gün dolayısıyla tüm kadınları kutluyoruz.
GÜNLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMALARI
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM):
“CUMHURİYET DEVRİMLERİ VE KADININ İNSAN HAKLARI KAZANIMLARINDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Kadınların hak, özgürlük, eşitlik ve emek mücadelelerinin tarihi aynı zamanda insan hakları mücadelesi tarihidir.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasının yarattığı en can yakıcı sorun, bir insan hakkı ihlali olan kadına karşı şiddettir. Kadınlara, kadın oldukları için yöneltilen şiddet, özellikle bundan zarar gören kadınları savunmasız durumda bırakan cinsiyetçi toplumsal yapının ve cezasızlık politikasının ayrılmaz bir parçasıdır.
2024 yılı; kadınlara karşı ayrımcılık ve eşitsizliğin derinleştiği, kadın haklarını her alanda geriletecek akıl almaz önerilerin yapıldığı hatta günlük yaşama geçirildiği ve kadın cinayetlerinin sıradanlaştığı bir yıl olarak geçmiştir. 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümüyle, veri tutulmaya başlandığından bu yana en yüksek kayıplar 2024 yılında yaşanmıştır.
Bu sebeple altını çizerek söylüyoruz: Kadına yönelik şiddetin varlığının bu denli yoğun olduğu ülkemizde, Aile Mahkemelerinin görevli olduğu alanlarda ve davalarda arabuluculuk ve uzlaştırma alternatif çözüm yöntemlerinin kabulü mümkün değildir.
İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmaması; toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı olan, kadının özgür birey olduğunu kabul etmeyen zihniyete cesaret vermiş, kadına yönelik ayrımcılığın artmasına zemin hazırlamıştır.
Kadının onurlu, özgür ve güvenli yaşam hakkını koruyacak; eğitimden istihdama, yönetim kademelerinden siyasi temsile kadar her alanda eşit bir şekilde var olmasını sağlayacak politikalar üretilmesi, insan haklarına dayalı, demokratik ve laik sosyal hukuk devletinin gereğidir.
Devletin her kademesindeki yetkilileri; kadın-erkek eşitsizliğini besleyen ve toplumu dönüştürmeye yönelik girişimleri durdurmaya, medeni hakların kullanımında kadının karşısına çıkan engelleri ortadan kaldırmaya, Anayasa’da yazılı olan Cumhuriyetimizin temel niteliklerine ve uluslararası sözleşmelere uyumlu politikalar üretmeye davet ediyoruz.
Cumhuriyet devrimleri ve kararlı mücadelemizle elde ettiğimiz kadın hak ve kazanımlarını geriye götürmeye yönelik her türlü zihniyetin, söylemin, girişimin karşısında olacağımızı; kadına karşı ayrımcılığın ortadan kalktığı, kadının eşit ve özgür bir birey olarak var olduğu bir Türkiye ve dünya için mücadelemizi ve dayanışmamızı sürdüreceğimizi, haklarımızın teminatı olan laik Cumhuriyetimize ve Atatürk devrimlerine bağlılığımızı bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Saygılarımızla.”
•••
EĞİTİM-İŞ KASTAMONU ŞUBESİ :
“8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ: DİRENİŞİN, DAYANIŞMANIN VE UMUDUN GÜNÜ
8 Mart, dünya genelinde, emekçi kadınların sömürüye, baskıya ve eşitsizliğe karşı seslerini yükselttiği mücadele günüdür. 1910 yılında 2. Enternasyonal Kadın Konferansı’nda kabul edilmesiyle birlikte, 1977’de Birleşmiş Milletler tarafından resmen “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ilan edilmiştir. Ancak, aradan geçen onca yıla rağmen, Türkiye’de kadınlar, eşitlik ve özgürlükleri için hala yoğun bir mücadele vermek zorunda kalmaktadır.
Son yıllarda, kadın hakları konusunda önemli gerilemeler yaşanmış, toplumsal cinsiyet eşitsizliği daha da derinleşmiştir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme karan, kadın cinayetlerine karşı etkin bir politika geliştirilmemesi, nafaka ve velayet haklarında kadınların dezavantajlı duruma düşürülmesi, aile içi şiddeti önleyici politikaların yetersiz kalması ve laik eğitime yönelik saldırılar, bu gerilemenin başlıca göstergelerindendir.
Türkiye, kadına yönelik şiddet konusunda OECD ülkeleri arasında en kötü performansa sahip ülkelerden biridir. OECD verilerine göre, kadınların hayatlarında en az bir kez eş veya partner şiddetine maruz kalma oranı OECD ortalamasında %21,6 iken, Türkiye’de bu oran %38’dir. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana öldürülen kadın sayısı 8 bin 500’ü aşmıştır. Bu acı tablo, kadınların can güvenliğini sağlayacak politikaların eksikliğini ve siyasi iktidarın sorumluluğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kadın cinayetleri her geçen gün artarken, fail erkeklere uygulanan ceza indirimleri adaleti zedelemektedir. Kadınlar, yalnızca fiziksel şiddete değil, aynı zamanda psikolojik, ekonomik ve toplumsal baskılara da maruz kalmaktadır. Kadınların yaşam haklarını koruyacak caydırıcı yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi şarttır.
Kadınlar sadece aile içinde değil, iş hayatında da sömürüye ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Kadın işsizliği, erkeklere oranla çok daha yüksek olup, kadınlar aynı işi yapmalarına rağmen erkeklerden daha az ücret almaktadır. Toplumsal iş bölümü adı altında “kadının yeri evidir” söylemlerinin gelişmesi, kadınlara karşı işgücü piyasasında hem istihdam hem de ücret konusunda ayrımcılık yapılması ve erkeğin gelirine mahkûm edilmesi kadını yoksullaştırmaktadır.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 2022 yılı “Cinsiyet Eşitsizliği İndeksi” verilerine göre Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı %35,1 erkeklerin oranı ise %71,4’tür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun en son açıkladığı “İşgücü İstatistikleri, Aralık,2024” verilerine göre ise işgücüne katılım erkeklerde %71,9 kadınlarda %36,6 olurken istihdam oranı erkeklerde %66,9 kadınlarda %32,4 olarak gerçekleşmiştir. Kadın emeğinin değerlendirilmesi, kadın istihdamını artıracak politikaların uygulanması gerekmektedir.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerinin güçlendirilmesi, kız çocuklarının okullaşma oranını artıracak önlemler alınması gerekmektedir. 4+4+4 eğitim sistemiyle kız çocuklarının örgün eğitimin dışına itilmesi, erken yaşta evlendirilme ve çocuk işçiliğinin artmasına yol açmıştır. Ders kitaplarındaki cinsiyetçi ifadeler ortadan kaldırılmalı, eğitimde laik ve bilimsel yaklaşım benimsenmelidir.
Kadınların refah içinde eşit şartlarda özgür bir yaşam sürebilmesi, ekonomik ve sosyal hayata katılabilmesi için beklenti ve taleplerimiz:
– İstanbul Sözleşmesi’ne acilen dönülmeli ve buna ek olarak kadın cinayetleri ile mücadele kapsamında caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
– Kadınların işyerinde, sokakta ve evde maruz kaldığı mobbing/baskı, taciz ve tecavüz vakalarının son bulması için önemli caydırıcı kararlar alınmalı ve uygulanmalıdır.
– Kadın şiddetiyle mücadele ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına dair önyargıların ortadan kalkması, bilinç oluşturulabilmesi ve toplum olarak kalıcı çözüme ulaşılabilmesi için ilkokuldan itibaren çocuklara gereken biçimde eğitim verilmelidir.
– Kız çocuklarının eğitim hakkından mahrum kalmasına ve küçük yaşta evlendirilmesine asla izin verilmemelidir.
– “Eşit işe eşit ücret” maddesine bağlı olarak ekonomik hayatta yalnızca cinsiyet farkından kaynaklı olarak kadınların maruz bırakıldığı ücret eşitsizliğine son verilmelidir.
– Kadınların annelik, hamilelik ve evli olma durumları istihdam edilmeme gerekçesi olarak görülmemeli, işverenin bu ayrımcı tavrını ortadan kaldırmaya yönelik düzenleyici kararlar alınmalıdır.
– Kadınların toplumun her alanında aktif olabilmesi için devlet yeterli sayıda kreş imkânı sunmalı ve annelerin topluma her anlamda katılımına destek olmalıdır.
– Statü ve ünvanların patriyarkanın tekelinde olmadığı, kadınların çoğu işkolunda ve pozisyonda yer almasını önündeki engelleri kaldırmaya dair düzenlemeler yapılmalı, ayrımcılığa son verilmelidir.
– Kadınların iş hayatından uzak kalma süresinin kısaltılması için bebeğin beslenme konusunda anneye olan bağlılığı bittiği anda çocukların kreş yaşı gelene kadar erkekler de sürece dahil edilmeli yani sadece annelik izni değil babalık izniyle günün yarısında kadınlara diğer yarısında ise erkeklere izin verilmeli ve böylece kadınların da iş hayatında uzmanlaşmasının önü açılmalı, haklı rekabet sağlanmalıdır.
– Siyasi hayatta kadın temsili arttırılmalı, bunun için siyasi partilerde kadın sayısına yönelik kota uygulamasına gidilmeli, sadece “Aile ve Sosyal Politikalar” bakanı değil diğer bakanlıklarda da kadınlar bulunmalı ve bu yolla “Kadından yönetici olmaz” fikrine son verilmelidir.
Gerçek bir demokrasi, ancak kadın ve erkek eşitliğinin sağlanmasıyla mümkün olabilir. Kadınların yaşamın her alanında eşit haklara sahip olduğu, şiddetin ve ayrımcılığın son bulduğu bir dünya için mücadelemiz sürecektir. Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Ahmet Tevfik Bal/Eğitim-İş Kastamonu Şube Başkanı”
•••
Türk Sağlık Sen Kastamonu Şubesi:
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun, Kadın Çalışanlarımızın Sorunu Çözülsün
Türk Kadını;
Gevher Nesibe’de, Hafsa Sultan’da millete şifanın ,
Zübeyde Hanım’da dünyayı değiştiren bir annenin
Kara Fatma, Şerife Bacı ve Nene Hatunda yiğitliğin,
Halide Edip’te vatan sevgisinin kendini bulmuş halidir.
Bizim kültürümüzde kadın gelecek nesillerin teminatıdır. Kadına vurulan her darbe toplumun varlığına yöneltilmiş bir tehdittir.
Kadınlarımıza yönelik mobbing, şiddet, taciz gibi insanlık dışı davranışlar kabul edilemezdir. Kadın cinayeti diye bir cinayet tanımlamasının bizim ülkemizde olması ne yazık ki hepimiz için utanç vericidir.
Bu bakımdan kadınların haklarını korumak ve yüksek Türk medeniyeti ve ahlakında kadına verilen değeri tekrardan hakim kılmak tüm bireylerin, ülkeyi yönetenlerin ve kurumlarımızın sorumluluğundadır.
Bu meselelere çözüm bulup ardından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır.” Sözünü de şiar alarak her anlamda yükselmemiz mümkündür.
Kadına şiddete verilen cezalar ağırlaştırılmasından, kadınların toplum hayatında daha da aktif bir şekilde yer almasına kadar geniş bir yelpazede olaylara bakılmalı ve çalışmalar yapılmalıdır.
Kamuda görev yapan kadın çalışanlarımız içinde özellikle bu aile yılında önemli düzenlemelere imza atılması şarttır.
Ağır iş yükü, mobbing, şiddet ve geri planda bırakılma gibi kamuda çalışanlarının karşılaştıkları temel sorunlarda en fazla mağduriyeti kadınlarımız yaşamaktadır.
Aile yılında kanununda hak olan yarı zamanlı çalışmayı annelerin kullanmasında zorluklar çıkarılması, kreş gibi önemli bir meselede ne yazık ki istenilen çalışmaların bir türlü yapılmamasının izahı mümkün değildir.
Doğum, süt izni gibi izinlerde kadın çalışanlarımızın hiçbir şekilde mağdur edilmeyerek bu izinlerin süreleri mutlaka uzatılmalıdır. Ulaşım ve barınma gibi sorunları çözmek adına mutlaka çalışmalar yapılmalıdır.
Fedakar kadın çalışanlarımızın sorunlarına çare bulmak onlara daha iyi bir çalışma hayatı sunmak devletimizin ve milletimizin ortak görevidir.
Kadın çalışanlarımızın kıymeti bilinmelidir. Dikkatinizi çekmek istiyorum; Depremde kuvözlere sarılan hemşireler, enkazdan çıkıp sağlık hizmeti sunmaya gidenler, Terk edilen bebeği emziren Acil Tıp Teknikeri Büşra Durmaz,
kazada yaralanan ayakları üşüyen çocuğa kendi çorabını çıkarıp giydiren ATT Aysel Göçer, bir gebe kadının ambulansta doğumunu yaptıran UMKE personeli Fehime ÖZGER ve Att. Şehnaz Konur, ve son olarak Şanlıurfa bir bebeği telefondan müdahale ile hayatta tutan Zehra Tankuş kadınlarımızın nasıl bir özveri ile hizmet ettiklerinin anlatmaya ve cümle aleme göstermeye yeterlidir.
Türk Sağlık-Sen olarak kadın çalışanlarımızın sorunlarını öncelikleyen bir sendikayız. Bugüne kadar biri uluslararası olmak üzere 3 kadın çalıştayı yaptık. Bizatihi kadınlarımız kendi sorunlarını tartışıp değerlendirdiler, raporlar hazırladılar. Bu raporları ilgililerine ulaştırdık.
Kısacası biz sendika olarak kadınlarımızı tüm çalışmalarımıza ortak kılıyoruz. Bugün sendikamızın %59.7’sini kadın üyelerimiz oluşturması bizim için gurur kaynağıdır. Sağlık ve sosyal hizmet kolunda görev yapan tüm kadınlarımızda sendikamızda bir arada olmaya beraber çalışmaya davet ediyoruz.
Bu temenniyle Türk Sağlık-Sen olarak başta şehit anneleri ve eşleri olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, toplumsal yaşamda ve sendikal hayatta mücadele eden kadınlarımıza başarılar diliyor ve kadınlarımızın tüm sorunlarının göstermelik tartışmalardan uzak bir şekilde çözüm odaklı olarak irdelenmesini istiyoruz.
Cengiz BÜÜYÜKKAPUCU
Türk Sağlık Sen Kastamonu Şube Başkanı”
…