Neredeyse on yıldır çile çekiyor sarı yazma..
Bir şirket musallat oldu dağlarına derelerine.. Ne haktan anlıyor, ne hukuktan.. Genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, balığıyla kuşuyla, toprağıyla suyuyla direniyor Loç yöresi.. Çadırlar kuruluyor, ateşler yakılıyor, nöbetler tutuluyor.. Yeri geliyor dozerlerin, kepçelerin önüne göğüsler siper ediliyor.. Tıpkı 15 Temmuz’da duyarlı yurttaşların tankların önüne yattığı gibi..
Neden? Çünkü kendi ekonomik çıkarından başka hiçbir şeyi gözü görmeyen, hukukun açıklarını kollayan, hatta biraz daha ileri gidelim, amacına ulaşmak için mevzuat ürettiren vahşi ve ilkesiz bir güç var karşılarında.. Bu güce karşı onurla, inançla, cesaretle, sabırla koruyorlar derelerini, topraklarını, ağaçlarını, balıklarını, anılarını, geleceklerini..
Yüzlerce kez söylendi, ama en basit şekliyle tekrar edelim; “Loç yöresine yapılmak istenen HES projesi Küre Dağları Milli Parkı ile aynı havzada, tampon bölgede yer almaktadır ve ekosistem bütünlüğüne zarar verecek niteliktedir.”
HES’lerin su altında kalan yaşamı yok etmesinden, su akışını azaltması ve oksijen konsantrasyonunu bozması nedeniyle sudaki hayatı yok ettiğinden, arazinin mineral dengesini bozup tarımsal verimliliği düşürdüğünden, izale hattı boyunca kesilecek ağaçların, açılacak yolların doğayı, estetiği, yaban hayatını perişan ettiğinden, yapıldığı bölgede inanılmaz ölçüde çevre kirliliği yarattığından, toplam maliyetin yüksek olması nedeniyle devlete elektrik satan şirket dışında diğer bileşenler (devlet, halk, doğa, gelecek vb) açısından akılcı ve karlı olmadığından da söz edebiliriz. Ancak;
Hadi madem bunca zarara rağmen gözümüzü kararttık, doğaya çok daha az zarar veren diğer yöntemler yerine bu baş belası HES modelini seçtik.. Yahu bizim doğa turizminden başka bir şansımız mı var? Ülkemizin tescilli tek PAN Parkı Küre Dağları Milli Parkından daha büyük bir markamız mı var? Neden ayağımıza balta vuruyoruz? Yüzlerce bilim adamı, binlerce doğasever, binlerce vatandaş bunu fark edip Loç Vadisini korumak için hukuk mücadelesi verirken, hatta şirketin hukuksuz müdahalelerine karşı kendilerini siper ederken, neden hala bu ısrar?
Basından öğrendik, Sayın Valimiz Yaşar Karadeniz her zamanki nezaketi ve babacan yaklaşımı ile tarafları davet edip dinlemiş. Yöre halkını temsil eden muhtarlara fikirlerini sormuş. Muhtarlar da Loç Vadisinde HES istemediklerini söylemişler. Vali beye teşekkür ediyorum. İlk kez bu düzeyde bir devlet yetkilisi konuya içtenlikle ve tarafsızca el attı..
Sorunun bu şekilde medenice tartışılmasına zemin hazırlayan, Milletvekili Sayın Murat Demir’i de tebrik ederim. Bir demecinde “Loç’ta muhtarların dediği olacak” demişti. Muhtarlar Loç’ta HES istemiyoruz dediler. Milletvekilinin de bu sözünün arkasında duracağına, daha önce sık sık olduğu gibi hukuksuz şekilde doğaya müdahale edilmesi halinde, halkın temsilcisi olarak bundan sonraLoç yöresindeki yurttaşlar ve doğaseverlerle birlikte omuz omuza mücadele edeceğine eminim.
Netice; Küre Dağları bu şehrin kaderidir, geleceğimizdir. Doğayı ve geleceğimizi korumak hem Anayasa’nın 17 ve 56. maddeleriyle hepimize verilen bir yurttaşlık görevi, hem de yedi milyar insanın kader birliği içinde yaşamak zorunda olduğu yerküremizin bizden istediği ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.
Av. Evren Karaahmet