Pandemi ile mücadele kapsamında yeni tedbirler yürürlüğe girdi, şehir bir anda ıssızlaştı, hepten tenhalaştı, fertümden söndü, hayat belirtisi son raddeye düştü, denizin suyu çekildi, ne ses kaldı ne seda, gölgeye gömüldü…
Şehrin lokomotifinin “yeme-içme” mekanları olduğu bir kez daha gün yüzüne çıktı.
“Lokanta, kahvehane, pastane, çay bahçesi, tedarikçiler”…
Kimi kepenk indirdi, kimi kepengi “yarı açık” bıraktı.
(Kahvehanelerin bıçak kemikteydi…
İliklerine girdi.)
İnsanın içi eriyor gördükçe…
“Bir gün” kapalı kalan bir işletmeyi eski randımanına getirmek “bir ay” sürer.
(Yumurta hakkında ahkam kesmek için illa tavuk olmak gerekmiyor…
Esnafın halinden anlamak için illa esnaf olmak gerekiyor ama.)
Ayarı bozulan esnaf nasıl ayar tutacak?..
Çalışanlarının hali ne olacak?
Yeme-içme sektöründen karnını doyuran insanlar…
Ne yiyip ne içecek?
(Allah’ın bildiğini kuldan saklamanın alemi yok, SGK kapsamındaki çalışanlar pandemi kapsamında “az-çok” devlet desteği alabiliyorlar veya alabilecekler, SGK kaydı olmayan çalışanların hali pür melali ne olacak?…
Ki asıl dert bu.
“Dükkan açılınca gel” denilen o kadar insan ve hane halkı, belediye ve sosyal yardım vakfına abone mi olacak?..
Kuru soğana talep artacak.)
Pandeminin başladığı Mart ayını takiben esnaf, kamu bankalarından vadeli kredi kullandı, SGK vesaire kamu ödemeleri ötelendi , “6 ay” sonraya “gün” verildi…
Ödeme günü geldi, dükkankapandı.
(“E efendim kredi ödemesi ertelenebiliyor”…
Eklenen ek faizden haberiniz var mı?)
Ne elinde maaş kartı olan devletlu,ne fanus içinde yaşayan siyasetçi ne de rantiye, esnafın halinden anlar…
Lafta anlar!
Lokantacı, pastaneci, kahvehaneci vesaire…
Bu kışı zor çıkar.
Salgın yönetimi için “tıp” gerekli vesselam…
“Sosyoloji” daha gerekli ama.
(Pandemi döneminde zengin daha zenginleşti, yoksul daha yoksullaştı…
Kimine “kriz”, kimine “fırsat”.
Ekonomi fotoğrafının pandemi “öncesi” ile “sonrası” pozları arasında çok fark olacak…
Allah garibanların yanında olsun.)
- ••
Düzeltme: Geçtiğimiz günlerdeki bir yazımda “yıllara sarih” ifadesini kullandım…
Doğrusu “yıllara sari” olacak.
İmla hatasının özrü olmaz…
Bir daha olmaz.
MUSTAFA AFACAN