Kışla Parkı’ndan başlayıp Cumhuriyet Alanı’nda sona eren yürüyüş sonunda konuşan CHP İl Başkanı Muzaffer Bıyıklı, “Cumhuriyet bir yaşam biçimidir. Demokrasinin, çağdaşlığın, özgürlüklerin, insan haklarının, barışın, kardeşliğin hakkın, hukukun, adaletin kısaca insana ve yaşama dair tüm iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağıdır. O’nu özümseyip içlerine sindiremeyenler hep var olmuştur. Bu nedenle bu değerlere de düşman olmuşlardır. Ancak, ne kadar isteseler de tarihin akışı tersine çevrilemez. Çünkü tarihin akışı hep aydınlığa. Çağdaşlığa ve doğruyadır. Onun için cumhuriyetimiz sonsuza kadar yaşayacaktır” dedi.
CHPİl Örgütü’nündüzenlediği ‘Cumhuriyet ve Demokrasi’ yürüyüşü dün gerçekleşti.Kışla Parkı’ndan başlayıp Cumhuriyet Meydanı’nda biten vegençlerin ağırlıkta olduğu yürüyüşte “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”, “Türkiye laiktir laik kalacak”, “Hak, hukuk, adalet’ sloganları atıldı.
Cumhuriyet Meydanı’nda saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı okuyan katılımcılara hitap eden CHP İl Başkanı Muzaffer Bıyıklı, Atatürk’ün ‘Türk Milletinin karakterine ve yapısına en uygun yönetim şeklidir’ diye tanımladığı Cumhuriyet’in, ‘ya istiklal, ya ölüm’ parolası ile gerçekleştirilen Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın sonunda kazanılan büyük zaferin üzerine kurulduğunu kaydetti.
Kurtuluş Savaşı’nın sadece düşmanlara karşı değil mandacılara ve onların işbirlikçilerine karşı da kazanılan bir zafer olduğunun altını çizen Muzaffer Bıyıklı, “Cumhuriyetimizin kurucuları çağdaş Türkiye Cumhuriyetimizin temellerini antiemperyalizm ve tam bağımsızlık ilkeleri üzerine atmışlardır. Onun içindir ki yıkık dökük bir ülkede Cumhuriyetle mucizeler yaratılmış, Cumhuriyetle tüm dünyanın hayranlıkla izlediği çağdaş bir devlet yaratılmıştır” dedi.
Bıyıklı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Birileri diyor ya 15 yılda ülkeyi üçe katladık, yol yaptık, tünel yaptık diye.. Bakın Cumhuriyet nasıl bir ülkede kurulmuş, 29 Ekim 1923 günü ülkemizde neler varmış, neler yokmuş?
Nüfus 13 milyondu, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 37 bininde okul yoktu. Traktör sayısı sıfırdı, biçerdöver sayısı sıfırdı, karasaban vardı.. İnsanlar kırılıyordu. Bir milyon kişi frengiydi, iki milyon kişi sıtmaydı, üç milyon kişi trahomluydu. Ortalama ömür 40’tı, 41’inci yaşını gören şanslıydı. Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı. Diş hekimi sayısı sıfırdı. Sadece dört hemşire vardı. 40 bin köyde sadece 136 ebe vardı. Osmanlı’dan ayakta kala kala dört fabrika kalmıştı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri… Kişi başına milli gelir 45 dolardı. Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı.
Kadın, insan değildi. Eşit eğitim hakkı yoktu, meslek edinme hakkı yoktu, boşanma hakkı yoktu, velayet hakkı yoktu, kendisine miras kalan mallar üzerinde bile tasarruf hakkı yoktu, seçme hakkı yoktu, seçilme hakkı yoktu, doğum izni yoktu.
“Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik” diye harf devrimine itiraz edenler çoktu. Halbuki, İbrahim Müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı 417 adetti. Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. Voltaire bir kitabında maalesef “İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır” demişti! Gazete sadece İstanbul ve İzmir’de vardı.
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. Okul yaşı gelen her dört çocuğumuzdan üçü okula gitmiyordu. Toplam 4 bin ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı.
30 Ekim 1923 sabahı Mustafa Kemal, kendi el yazısıyla İsmet İnönü’ye mektup yazdı. Cumhuriyet’in ilk cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’in ilk gününde, Cumhuriyet’in ilk başbakanına şöyle diyordu: “Bize, geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı, yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız, kaderin bizim kuşağımıza yüklediği bir görev bu. Özgür bir toplum oluşturmak, çağdaşlaşmak, bu ideali gerçekleştirmek zorundayız Bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim, Allah yardımcımız olsun.”
Sevgili Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler,
Cumhuriyet bir yaşam biçimidir. Demokrasinin, çağdaşlığın, özgürlüklerin, insan haklarının, barışın, kardeşliğin hakkın, hukukun, adaletin kısaca insana ve yaşama dair tüm iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağıdır. O’nu özümseyip içlerine sindiremeyenler hep var olmuştur. Bu nedenle bu değerlere de düşman olmuşlardır. Ancak, ne kadar isteseler de tarihin akışı tersine çevrilemez. Çünkü tarihin akışı hep aydınlığa. Çağdaşlığa ve doğruyadır. Onun için cumhuriyetimiz sonsuza kadar yaşayacaktır.
Yaşasın Cumhuriyet!.”