Ülkemiz yeni bir seçim sathı mailine daha girdi; aday adayları dünden itibaren bir bir yüzlerini göstermeye başladı, partilerde nabız yükseldi…
Milletin seçim diye bir derdinin olup olmadığı ise müşkül.
Cümle partilerdeki hareketlenme iştahına karşı vatandaşın tansiyonunda ise değişme yok…
Seçim kararından önce ne idiyse o.
Düşükse yine düşük…
Yüksekse yine yüksek.
Ne acıdır ki siyaset ile milletin gündeminin ortak bir kümede buluşmadığı bir matematik yazılı ders kitabında…
Çöz babam çöz problemleri, gidiş yolu ile sonuç bir türlü birbirini tamamlamıyor.
Koskoca ülke baskın seçime gidiyor…
Vatandaşta çıt yok.
Ne sevinç, ne korku…
Merak bari olaydı.
Evvel zaman aday adaylarına dahi kulak kabartılırdı…
Bugün hoparlörden yayın yapsa siyasetçiler, seçmen oralı olmuyor, dönüp bakmıyor.
Duymuyor seçmen…
Hissetmiyor.
His kaybı yaşıyor…
Felç belki de.
Ve ne hazindir ki…
Siyaset sektörü en kısır dönemini yaşıyor.
Meslek erbabı yetişmiyor…
Ne alaylı ne de mektepli.
Evvel zamanın aktörleri siyah-beyaz filmleri süslüyor…
Bir hoş seda meraklıları arşivde taş plak arıyor.
Sönük seçimler…
Büyük sonuçlar.
Siyasetin büyük hayallerine karşın…
Vatandaş küçük kabuslarıyla boğuşuyor.
Küçük dağın derdi kendine umman…
Sandalda kürek çekiyor.
Büyük dağın dumanı büyük…
Buzdağına çarpmaktan ürküyor.
Seçime gidiyoruz…
Kısa sürede büyük yol kat edeceğiz her halükarda.
24 Haziran’da çıkacak sonuca bugünden razı gelmek her vatandaşın boynunun borcu…
Demokrasinin kuralı bu.
Sağlık sıhhat yerinde olsun da…
Takılmayalım gerisine.
- ••
Not: Kastamonu’yu resmeden en doğru tanım “Varlık içinde yokluk çekmek” olsa gerek…
Her santimetrekaresinden nimet fışkıran bir memleketin ekonomik manada hala iki yakasını bir araya getirememesine akıl erdirmek mümkün değil.
Göç vermeyi bırakın…
Göç alması lazım.
Baharın gelmesi yahut veda etmesiyle birlikte dünyanın en güzel renklerine ev sahipliği yapıyor olması bile yeter aslında…
Cebini sadece turizm geliri ile doldurmasına.
Olmadı bugüne kadar…
Olmayacak anlamına gelmez ama.