Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Türk-İş’in Mali Sekreteri veYol-İş Genel Başkanı Ramazan Ağar ile birlikte dün kentimize geldi.
Annesini yitiren Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Mehmet Yolasığmazoğlu’na taziye ziyaretinde bulunan Atalay, ziyaret sonrası düzenlediği basın toplantısında ülke gündemi ve sendikal çalışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Kastamonu’ya ilk kez geldiğini ve bundan mutluluk duyduğunu belirten Atalay,
Şunları söyledi:
“Başımızdan kısa bir zaman evvel 15 Temmuz gibi bir musibet, bir bela geçti. Hala geçtiği de bittiği falan da yok, hala devam ediyor, Kamuoyunda bunun adına darbe diye nitelendiriyorlar, ben başından beri bir işgal girişimi olduğunu her oturduğum, kalktığım yerde söylemeye gayret gösteriyorum. Bunu incelediğimizde bir darbe değil işgal girişimi idi. Hala artçı sarsıntılarını zaman zaman yaşıyoruz ve yaşamaya da devam ediyoruz.
Bunlar bazılarının kurbanını aldı, bazılarının zekatını, fitresini, bazılarının da duasını aldı. Yani bu mahluklar tabiri caizse evlerimize girdi. Bunlar maske ile dolaştılar. Şu 15 Temmuz’da yaptıklarını dünya bir daha kurulsa böyle bir kötü, böyle bir iğrenç tablo ile karşılaşacağımızı da düşünmüyorum. Bunların ülkeye verdiği zarar şu anda hala devam ediyor. En büyük zararı da 248 şehidimiz var, 2140’a yakın yaralımız var. Bunların içinde Türk-İş’in üyesi 6 kardeşimiz şehit oldu, 20’ye yakında yaralımız var. Bu yaralıların büyük bir bölümünün ayağı, eli, gözü yok. Bu insanlar niye öldü, niye yaralandı? İşte bu insanlar bu ülkede zengin olacağım, patron olacağım, başbakan olacağım, sendikacı olacağım diye ölmedi ve yaralanmadı; bu ülke için, bu ülkenin devamı için, bu ülkede bizler huzur içinde yaşayalım, onun için de insanlar can verdiler. Ben özellikle meclisin, kitle örgütlerinin, kannat önderlerinin bu insanlara, bu millete hepimizin can borcumuz var. Bu millet 15 Temmuz’da aynı tabloyu Kastamonu meydanındada gösterdi, bunu İstanbul’da ve diğer illerimizde de bu birlikteliği ve dayanışmayı gösterdi.
Bu birliktelik ve dayanışma olmasaydı şu anda ülkede iç savaş devam ediyordu. Şu anda onun düşünrken bile zorlanıyoruz.
Zaman zaman ifade ediyotuz Avrupalı dünyadaki devasa ülkeler hala buna inanmıyorlar. Darbe niye olmadı diye üzülen ülkeler var. ?u tabloda Türk-İş ilk saatlerde Adapazarı Gar Meydanı’da 50 bin kişiye bir konuşma yaptım. Bunun bir işgal girişimi olduğunu anlattık. Türk-İş, bir milyon üyesi, aileleriyle beraber dört milyon insan topluluğuyla biz bunun sonuna kadar karşısındayız.
Buradan Türkiye’deki Türk-İş’in üyelerine sesleniyorum: Herkes batyraklarını alsıni illerde ilçelerde, köylerde meydanlardan ayrılmasın. İşçilerimiz bu süreçte meydanları boş bırakmadı, sabaha kadar durarak ardından da işlerine gittiler. Bu yapılanların bedelini ülke ödüyor. Canlmarı ile ödediler. Bunun bedelini biz işçiler, çiftçi, dar gelirli ve işsizler ödüyor. 15 Temmuzdan önce biz taşeronu konuşuyorduk, geçici işçlieri, vergi adaletsizliğini konuşuyorduk. Şimdi ise bunlar 6 aydır kamıuoyunun önüne getirmekten ise zorlanıyoruz. Kamıuoyunun önüne başka şeyler geliyor. Son 1,5 aya kadar 200’e yakın şehidimiz var. Hergün yeni şehitlerimiz geliyor. Bu 15 Temmuz’un başımıza getirdiği musibetler bunlar.
VERGİ İNDİRİMİ
İki gün önce Maliye Bakanımız özellikle araçtan, beyaz eşyada evde vergi indirimine gittiler. Dün akşam da düzenli vergisini ödeyen işverenlerden yüzde 5 vergi indirimi yapacağız denildi. Yani bu ülkede vergisini en düzenli ödeyenler bizleriz. Onun için ülkeyi idare edenler, işverenlerden vergisini düzenli ödeyenlerden yüzde 5 indiriyorsa, bize de yüzde 5 uygulansınlar. Bir asgari ücretli 12 ay çalışıyor, 1 ayını devlete vergi olarak ödüyor. Biz bu ülkenin yüzde 75’i biziz ama her türlü bedeli bir ödüyoruz. Ayrıca, geçici işlerimiz ve taşeronlarımız var. Her platformda biz bunların sözcülüğünü yaptık. Herkesin kadroya geçmesi ile alakalı olarak, Maliye Bakanı Yol-İş’i ziyaret edecek. Burada daha netlik kazanacak. Geçici işçilerle ilgili olarak da hükümetten verdiği sözü tutmasını bekliyoruz. Vergi ile ilgili adaletsizliği bir an önce gidersinler. Herkes milli olmak durumunda. Bu ülkenin çıkarı her şeyden daha önemli. Herkesin ağzından çıkanı kulağı duyacak. Ülkenin birliğini, beraberliğini sıkıntıya sokan insanlara beraber tavır sergilemek zorundayız” ifadelerini kullandı.”
REFERANDUM
Referandum sürecine de değinen Atalay, şöyle konuştu:
“2007 ve 2011 seçimlerinde 4 partinin bize bir sözü vardı. Anayasayı değiştireceklerini söylediler. Bir Anayasa komisyonu kuruldu. 11 vilayeti dolaştık. 11 bin sayfa evrak vardı. Bir sürü kesim vardı. Meclis bize bu dönem söz verdi ama 10 yıla yakındır sözler tutulmadı. Şimdi önümüze bir tablo geldi. meclisteki görüntüler hiç hoş değildi. Biz bunların sözcülüğünü yapmaya gayret sarf ettik. En son Yol-İş Sendikamızın açtığı bir davada 15 bine yakın arkadaşımız kadroya geçti. Bu taşeronun öncüsü Türk-İş oldu, ama 15 Temmuz’dan sonra bu işler durdu. Bunlarla ilgili Sıhhiye Meydanı’nda, 50 bin kişilik miting yaptık. Karayolları önünde 15 bin kişilik bir miting yaptık. En son Sayın Başbakan Davutoğlu’nun döneminde de bunlarla ilgili bir toplantı yapmıştık. Oradaki ifade şuydu: Biz evvela asıl işi yapanlar kadroya geçsin dedik. Davutoğlu’nun ifadesi ise herkes kadroya geçsin şeklindeydi.
Bunlarla ilgili Maliye Bakanı önümüzdeki günlerde Türk-İş‘i ziyaret edecek, bu işi orada daha iyi netleştireceğimizi tahmin ediyorum. Bununla beraber, taşeronlarda, 5 ay 29 gün çalışan geçici işçilerimiz var. Bunlarla ilgili de geçen sene 30 Nisan’da Sayın Başbakan Davutoğlu’nun televizyonlarda açıklaması vardı. ‘Bunlarla ilgili hazırlık yaptık, kadroya geçireceğiz’ demişti. Bunlarla ilgili imzalar atıldı. Devlet bir an önce attığı imzayı yerine getirsin. Hem taşkömürü işçileri için hem de 5 ay 29 gün çalışan geçici işçilerimiz için talebimiz bu yönde.
Türkiye Cumhuriyeti varsa Türk-İş var ama Türkiye yoksa hiçbir şey yok. Bu ülkenin çıkarı, Almanya’nın Amerika’nın çıkarından daha önemli. Herkes milli olmak durumunda.
Ülkenin Cumhurbaşkanı da Başbakanı da ana muhalefeti de bizim seçtiğimiz insanlar onun için herkes ağzından çıkanı kulağı duyacak. Bu ülkenin birliğini, beraberliğini sıkıntıya düşürecek insanlara karşı tavır sergilemek durumundayız.
Şimdi önümüze bir tablo geldi. 550 vekilin 340’ı ‘bu işe biz evet diyoruz’ dedi, diğerleri ‘hayır’ dedi. Şimdi evet diyene de hayır diyene de saygı göstermek gerekir. 340 insanı vatan haini gibi ilan etmek hiç doğru değil. Bunlar seçtiğimiz insanlar ve bu ülkenin vekilleridir. Gönül isterdi ki dört parti anlaşsın ve ortaya güzel bir şey çıksın ama bunu yapamadılar.
Bizim ne düşündüğümüze gelirse önümüzdeki günlerde arkadaşlarımızla toplanırız ve kamuoyuna açıklarız. Bunun dışında ülkenin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu ben de biliyorum sağır sultan da biliyor.”