Geçen hafta bizim gazetede Turgut Yılmaz’ın “Vicdan bekçisi” başlıklı güzel bir haberi yayımlandı Kadıdağı’nda kaderine terk edilen binanın bekçisini anlatıyordu. Bildiğimiz bazı şeyler dolayısıyla konuya müdâhil olmak istedim.
Gazi Üniversitesi Senatosu; 10 Haziran 1983 günü tam kadro Kastamonu’ya gelmişti. Konuklar için akşam Karayolları tesislerinde 250 kişilik akşam yemeği verdik. Halkın heyecanı, beklentisi çok yüksekti. Vali Orhan Pirler tarafından, şehrin altın üniversite anahtarı Rektör Sayın Prof. Dr. Şakir Akça’ya verildi; karşılıklı güzel konuşmalar yapıldı, ileriye dönük temennilerde bulunuldu.
Ertesi günkü senato toplantısından sonra Kadıdağı’nda bir piknik düzenlemiştik. Hava son derece güzeldi; Ilgaz’ın karları henüz erimemişti, sarı çiğdemler yeşil çimenlere ayrı bir güzellik katıyordu. Konuklar son derece mutluydu; böyle güzel bir yeri nasıl bulduğumuzu ısrarla soruyorlardı. Daha da ileri gittiler; müstakbel Kastamonu Üniversitesi’nin burada kurulması temennisinde bulundular.
O günkü dilekleri aklımızın bir köşesine not ettik; sorduk, soruşturduk; bu sahayı nasıl alabiliriz diye araştırdık. Arazi devletindi ve Orman Bakanlığı’na aitti. Tahsis işlemlerinin sanıldığı kadar kolay olmadığını herkes söylüyordu.
Gözümüze kestirdiğimiz 280 dönümlük alanın bir krokisini çıkardık. Spor, eğitim ve dinlenme tesisi yapılmak üzere Gazi Üniversitesi’ne gönderdik; ilgili Bakanlıktan izin alınmasını önerdik.
Sonra uzun yazışmalar başladı; bazı belgeler istendi. Bakanlıktaki bürokratik bazı işlemler ANAP İl Başkanı rahmetli Süleyman Küçükşabanoğlu’nun çabalarıyla aşıldı. Nihayet 1988 senesinde ön izin çıktı; biz de yolun kenarına, mavi zemin üzerine beyaz harflerle yazılmış levhamızı Sayın Prof. Dr. Reşat Genç ile birlikte diktik; hem de elimizde şemsiye, yağmurlu bir günde.
Asıl zorluk bundan sonra başladı; önümüze aşılması zor teknik engeller çıktı. Önce arazinin mevzii imar planını istediler. Hatırladığıma göre süresi de çok kısıtlıydı. Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde çizdirdik, kabul etmediler. Planın, gerçek bir harita üzerine, serbest çalışan bir şehir plancısı tarafından çizilmesi gerektiği belirtiliyordu. İtiraf etmek lazım ki işler burada sarpa sardı. Zira böyle bir plan için, önce söz konusu sahanın serbest çalışan bir mühendis tarafından haritasının çizilmesi gerekiyormuş. Önce harita çizilecek, Bayındırlık Müdürlüğünce incelenecek, sonra İl İdare Kurulu’nda görüşülüp onaylanacak. Daha sonraki aşamada, yine serbest çalışan bir şehir plancısı bu harita üzerinde kendi çalışmasını yapacak. Bunları okul olarak karşılamaya maddi gücümüz yoktu. 280 dönüm arazinin hem haritasını, hem de mevzii imar planını yaptırmak boyumuzu çok çok aşıyordu. Resmi işlemleri prosedür gereği üniversite yürütüyordu ama bu, Kastamonu meselesiydi. Orası hepimizin gönlünde yatan müstakbel üniversite kampüsü olacaktı.
Önce harita, sonra plan nasıl çizdirilecekti? Dostlarımızla müzakere ettik. Kastamonu’da mütevazı kimliği ile bilinen değerli dostum inşaat mühendisi Sayın Yunus Taşkapılı o zaman belediye başkan yardımcısı idi. Sağ olsun, Şerife Bacı İlkokulu’nu yaparken de bize çok destek olmuş; fennî mesuliyeti fahrî olarak üstlenmişti. Kastamonu’yu seven, bu topraklarda büyümüş bir insan; üstelik aynı köydendik. Yardımını istedim.
Hikâye çok uzun, kısa keselim. Harita mühendisi Sayın Erol Okumuş’u aradı; durumu anlattı ve haritanın ücretsiz çizimini sağladı. Biz de çizimle ilgili harç ve benzeri diğer zaruri masrafları karşıladık. Hizmetin karşılığı olarak okul adına sadece bir plaket sunduk.
Haritayı Bayındırlık Müdürlüğüne teslim ettik. Oradaki bürokratik işlemler Sayın Çetin Özbek sayesinde hızlandırıldı ve İl İdare Kurulu’nun onayına sunuldu. Vali Muavini Sayın Kadri Öner de yardımcı oldu; ilk zorluk böylece aşıldı.
Yunus Bey; Samsun’da şehir plâncısı dostu Sayın Embiya Sancak’ı aradı; durumu izah etti; sağ olsun, o da mevzi imar planını dost hatırına çiziverdi. Biz yine ödenmesi gereken harç ve benzeri zaruri giderleri karşıladık. Emeğinin karşılığı olarak bir plaket ile bağlı çarşaf gönderdik Samsun’a; teşekkür ettik. Zaruri masrafları dernek üyeleri kendi aramızda çözdük.
Harita mühendisleri, şehir plancıları meydanda; şu saydığımız işlerin gerçek maliyeti acaba şimdi ne kadar tutar dersiniz? Beşerî ilişkilerde bugün para çok konuşuluyor ama o günlerde dostluğun ne kadar önemli olduğunu gördük. Bugün Yunus Taşkapılı’yı, Erol Okumuş’u ve Embiya Sancak’ı minnetle anıyorum.
Mevzi imar planını da çizildikten sonra dosya, üniversite vasıtasıyla ilgili makama gönderildi. Neticede 1990 yılı sonlarında Kadıdağı’ndaki 280 dönüm arazi Gazi Üniversitesi’ne tahsis edildi.
1991 yılı Şubat ayında Üniversite’nin İnşaat Dairesi Başkanı Sayın Adnan Yılmazel ve ekibi Kastamonu’ya geldi. Yer teslimi yapıldı, Nisan Eğitim Yüksekokulu binasının inşaatı başladı. İlk iki yıl hızlı gitti, ancak 1995’den itibaren işler yavaşladı, paralar Ankara merkezde harcanır oldu. Her yıl çok az ödenek ayrıldı, işler gıdım gıdım ilerledi. 2006’ya kadar inşaat bir türlü bitmedi. Üniversite yönetiminde; “nasıl olsa Kastamonu Ankara’dan kopup gidecek, kendi üniversitelerini kursunlar, niye para ayıralım” düşüncesi maalesef egemen oldu. Allahü a’lem bi-s savâb, Kastamonulular da hiç ilgilenmedi.
İnşaatın başladığı 1991 yılının Haziran ayında yönetim görevimi bırakırken, aynı arazinin bitişiğinde, kuzeye doğru, havaalanı tarafında kalan 240 dönüm sahanın tahsisi için de gerekli ön hazırlıklara başlamış; krokiyi hazırlatmış, ön izin için üniversiteye göndermiştik.
İnşaatın bu halde kalmasını bir kenara koyalım. 2006 yılında Kastamonu Üniversitesi kurulurken elde hazır 280 dönüm bedava hazine arazisi vardı. Bugünkü kampüs Kadıdağı’nda kurulacak yerde Kuzeykent tercih edildi. Bunun için oldukça yüklü kamulaştırma bedeli de ödendi. Şimdi Kastamonululara ve o günkü karar vericilere soruyorum; gelecek elli yılı düşünerek cevap versinler. Üniversite şimdiki yerinde mi, yoksa Kadıdağı’nda mı kurulsaydı daha iyi olurdu? Yer seçiminin yanlış mı, doğru mu olduğu ileride görülecektir. Bu yazıyı da gelecek adına tarihe not düşmek için yazdım.