Bu kentin ruhudur deliler, geçmişin sevaplarını ve günahlarını taşıyanlardır…
“Siz de Kastamonu delilerini/Görebilseydiniz çok severdiniz/ Bir süre peşlerine takılıp giderdiniz/Ve “Bunlar ne güzel deli” derdiniz…” Y. Bülent Bakiler
Kim ne derse desin, Kastamonu delileri ile de ünlü bir şehirdi. Nedenleri pek bilinmez ama bir dönem gerçekten delileri fazla olan şehirlerarasındaydı. Genetik bir aktarım olsa gerek bazı deliler yakın akrabaydı da. Gün geçtikçe belki de tıp biliminin de gelişmesiyle erken müdahaleler artık güzel kentimizdeki delilerin sayısında azalmaya neden oldu. Ama bundan yaklaşık bir 50-60 yıl önce biraz daha kapalı, biraz daha kendi halinde ve elbette nüfusun da azlığından belki de deliler daha göz önünde belki toplumla daha iç içeydiler…
- ••
Deli Eşref, Pır Seyin, MohmohSeyin, Mohmoh Hasan, İsmet, Mini Gıdısı, Calay, Dedo(ğ), Deli Mahir, Hımhım Muhiddin, Nusret, Satiye ve nicesi… İşte Sayın Bakilerin bahsettiği “ne güzel deliler” dediklerinden bazıları.
Tümü kentin, kentliliğin bir parçası olan asla yadsınamaz figürleri. Öte yandan kimi hikmetleriyle, kimi fiziksel tikleriyle kimileri de “Parası yoktu da neden öldü?” diye dünya felsefe literatürüne ironik bir paradigmayı bıraktıklarından unutulmazlar. Ama aynı zamanda geneline baktığınızda yukarıdaki dörtlükte olduğu gibi tümü de zararsız, insan sevdalısı, öyle ya da böyle illa ki bir hikmeti bulunan ve benim tanımlama şeklimle “Siyah-Beyaz Kastamonu Zamanlarının” çok daha eskilerden getirdiği ruhu, sevapları ve günahları taşıyanlardır.
Ben bu yazıda, o bahsettiğim Siyah-Beyaz Kastamonu Zamanlarını yaşamış, o zamanların haklı gururunu yaşayan ve dimağlarında yaşatanların hala unutamadığı ve hâlâ zaman zaman dillendirdiği dünyalar tatlısı, Kastamonu’nun sembol isimlerinden biri olan Deli Ziya’dan arda kalan anılardan bahsetmek istiyorum…
***
Deli Ziya, Kastamonu’nun sembolüdür. Kastamonu’nun saf, gülümseyen ve aslında delilik sınırını aşmış bir yaşam ironisinin anıtıdır. Tümü gibi Deli Ziya da hem gizlere sahip hem de tüm gönlünün açıklığıyla var olan bir kişiydi. Kastamonu’da hâlâ siyah-beyaz zamanları hatırlayanların dillerindeki hikâyeleri ile biraz Deli Ziya’dan geri kalan efsanelere bir bakalım.
İlk önce neredeyse herkesçe bilinen bir hikâyeyle başlayalım. Deli Ziya’nın alışkanlıklarından biri genelde kızdığı zamanlarda konuşmasını “Adam mı oldun lan…” şeklinde bitirmesiymiş. İhtilal Valilerinden Necdet Yalçın (1961-1965), bazı akşamları çay boyunda yürüyüşler yaparmış. Bir gün Deli ZiyaVali Yalçın’ı görür ve kim olduğunu bilmez. Genelde gün içinde insanlar istediği gibi Validen de tek dal sigara ister. Vali de sigaram yok deyince, o efsane cümleler dökülür Deli Ziya’nın ağzından herkesin içinde: ” Evin yok, işin yok, dükkânın yok, sarışın avradın yok, araban yok. Adam mı oldun lan…”
Deli Ziya, merhum Abdulkerim Abdülkadiroğlu’nun aktarıma göre Nasrullah Camii’ne gelir, ayakkabılarını çıkardıktan sonra gün boyu topladığı bozuk paraları ayakkabılarının içine koyduktan sonra namaza dururmuş. Sanki, dünyevi her şeyi bırakıp da yaratıcının huzuruna çıkan bir erdem var gibi bu güzel davranışta…
Bozuk para demişken, Deli Ziya’nın en önemli uğraşlarından biridir bozuk para toplamak. İster ama zorlamazmış kimseyi. O topladığı paralar nadiren ve belki de bir kişiye saydırılırmış. O kişi de sevgili Babam, Tayfun Karasalihoğlu’na. Deli Ziya’nın yakın arkadaşlarından olduğu gibi komşusu da. İşte Deli Ziya birkaç sefer Babam’a güvenip vermiş paralarını saydırmak için.
Babam demişken; annemle yeni evlendikleri dönem, yer Honsalar Mahallesi, Deli Ziya her sabah bizimkilerin kapısına gelir ve pencereden anneme seslenirmiş. “Yeni gelin… Yeni Gelin…” Babam bu sırada bir pencereye çıkar, “Yapma Ziya…” der. Çünkü Deli Ziya’nın yapacağı şakayı biliyordur. Ziya aldırış etmez, “Sööllim mi Tafun” der ve ardından zaten pencereye çıkmış olan anneme ” Yeni gelin… Sööllim mi? Tafunbuugün dudağı boyalı kadını öptü…” der ve kahkahalar eşliğinde oradan ayrılırmış.
Deli Ziya Honsalar Mahallesin de annesi ile yaşayan bir kişi imiş. Her gün bozuk para toplar, cemiyete karışır, kâh gülmeli kâhironik veya bazende kızdırıldığı için sinirli vakitler geçirirmiş. Boynundaki guatr hareket imkânını oldukça kısıtlasa da, Deli Ziya dendiğinde ilk akla gelen fiziksel özelliği bu rahatsızlığı imiş. Çok ama çok kızdığında konuşmak adına kilitlenir, parmağı ile boynuna bastırarak muhtemel “Bak burama kadar geldi…” demeye getirirmiş. Kimseyi yormadan insanlardan tek dal sigara ister ama ikincisi asla kabul etmez, filtresiz sigara içermiş. Deli Ziya gün bittiğinde de koltuğunun altında, ya Muratlıoğlu’ndan ya da Uncu Bayram’dan aldığı bir somun ekmekle dönermiş.
Zaman zaman kendisini sevenler Kastamonuspor’un maçları için deplasmanlara götürüldüğünde, gittikleri yerden Kastamonu telefonla aranır, genelde sorulan “Ne yedin Ziya..?” sorusuna belki de en sevdiği yemek olan “Pılav yedim,pılav…” diyerek cevap verirmiş.
- ••
Deli Ziya’ya dair anlatacağım son hikâye ise belki de en güzel olanı. Olay, 1969 ya da 70’te, o zamanlar Gazi Stadı’nda yapılan 23 Ağustos kutlamasıöncesi yaşanıyor. Yer Olukbaşı… Deli Ziya da stadın yolunu tutar, her bayramda yaptığı gibi.Ancak, bayram yerine, böyle önelmli bir güne öyle “lalettayin” gitmek olmaz. Deli Ziya da bunun farkında ve Sevgili Cemil Özel’in de (Bu eşsiz hikâye Cemil Özel’in anılarından…) o dönemde oturduğu Dikmenli Apartmanı’nın önüne gelir. Binanın üst katında Kastamonu’nun ileri gelenlerinden, bir dönem milletvekilliğimizi de yapmıy olan Avukat Ali Dikmenli oturmaktadır. Deli Ziya bina önüne gelir ve başlar “Menli… Menli…” diye bağırmaya.
Deli Ziya’nın amacı statta katılacağı bayrama kravatlı gitmek ve bu kravatı da Sayın Dikmenli’den almaktır. Ancak gel gör ki Ziya’nın seslendiği pencereden kimse çıkmaz çünkü Dikmenli ailesi şehir dışındadır o günlerde. Deli Ziya ise bir süre daha “Menli… Menli…” diye seslenir.
Kravat planlarının suya düşmesi sonucunu doğuracak olan duruma, bir türlü cevap alamayışına tepkisini ellerini iki yana açarak şöyle dile getirir: “Allah, Allah!.. Deli olacağım ya…”
- ••
Deli Ziya, Kastamonu delileri içindeki belki de en renkli simalardan birisidir. Anlatılacak eminim daha çok hikâyesi hatta hikmeti de vardır. Elbette Deli Ziya’ya dair duymadığım, bilmediğim hikâyeleri daha birçok Kastamonulunun hatıratında mevcuttur. Elbette bu satırlarda yazılanlar gibi hepsi de çok özgün, zevkli ve düşündürücüdür. Ancak, burada yazdıklarımızla Kastamonu’dan gülümseten bir an, yakın geçmişe dair bellek tazeleme yaratmak ve bence tümü hikmet sahibi tüm delilerimizle birlikte, dünyanın en tatlı gülüşlerinden birine sahip ve gözleriyle de gülen Deli Ziya’nın da ruhunu şâd etmek istedik.