Bugün Suriye ile ilgili Astana görüşmelerini yazacaktım. Somut bir şey çıkmadı, müzakereler Cenevre’ye kaydı. Başkan Tramp’ın göreve başlamasını çok önemsedik ama ABD dış politikasını başkan değil Pentagon belirler; CIA da sahada uygular. Görünen şu ki, Rusya Esat’tan, ABD de YPG’den vazgeçmeyecek. Biz içerde referanduma daldık gidiyoruz ama “kurt dumanlı havayı sever” derler. Suriye ve Kıbrıs’ı unutmayalım, dedikten sonra, biz de yerel konulara dönelim.
Köyler boşalıyor, bazı şehirler aşırı derecede şişti. Altyapılar yetersiz; çarpık kentleşme bütün hızıyla sürüyor. Her tarafta yüksek kat modası aldı başını gidiyor. Eğitim kurumları, parklar, sokaklar, ulaşım hiç düşünülmüyor.
Plansızlık şehircilikten biz de nasibimizi aldık. Gözümüz aydın; eksen kaydı, şehrimizin güneyi boşaldı. Ne hikmetse önce belediye yerinden oynatıldı; sonra adliye, şimdi de hastahane taşındı. Üniversiteyi de kuzeyde konuşlandırdık. Daha başkaları da var. Oysa kurumlar dengeli dağıtılmalıydı. Bu değişimden şehrin güneyi ve çarşı önemli ölçüde etkilenecek. Kış olduğu için pek farkına varılmıyor ama baharla birlikte göreceğiz.
Şehrin ana merkezi kadîm Nasrullah meydanı idi. Daha önce de yazdım; belediyenin taşınması çok büyük hata olmuştur. Bir asır öncesi, belediye binası yapılmak istenince, Nasrullah köprüsünün çarşı ayağı düşünülmüş. O yıllarda Arabapazarı semtinde rakı, şarap imalatı yapıldığı için halk tâbiri ile oralar “batakhane” imiş. Âkil adamlar, semti kurtarmak düşüncesiyle belediyeyi buraya konuşlandırmışlar. Her ne kadar bina 1924 yılında hizmete girmişse de planlama çok önceye dayanır.
Birkaç gündür toplu taşıma araçlarını kullanıyorum. Kuzey yönünden gelen dolmuşlarda yolcu azlığı hemen dikkat çekiyor. Önümüzdeki günlerde sosyo ekonomik değişim daha açık bir şekilde hissedeceğiz.
Belediye, Ticaret Odası, esnaf kuruluşları, STK’lar şehri yönlendirmeliydi; maalesef geçen yıllarda yanlışlıklar yapıldı; bilinçsiz, plansız bir şekilde kurumlar kuzeye kaydırıldı. Bunun eğitim, ulaşım, ekonomi, klimatoloji, şehircilik açısından ne gibi sonuçlar doğuracağı hiç hesaplanmadı. Şehrin kaderini ilgilendiren hususlarda iki, üç kişi oturup karar veriyor.
Bundan sonra kamu kurumları mutlaka şehrin güneyinde konuşlanmalı ama dengeyi sağlamak sanıldığı kadar kolay değil. Bakırcılar Çarşısı, Kasaplar Hali ve Nasrullah meydanı düzenlemeler, bina giydirmeleri filan hiçbir işe yaramaz; geçin bunları, çarşıyı kurtamazsınız. Belediye caddesi, Mahkemealtı söndü; merkez noktada helvayla sarımsak, biraz da pastırma satılıyor. Oldu olacak, Gâvur köyüne modern bir hükümet binası yapın, valilik de oraya taşınsın. Son elli, altmış yıldır, kaçıncı olduğunu unuttuğum hükümet binasının restorasyon işinden de kurtulmuş oluruz.
Diğer bir husus eski binalar; maalesef baş belası. İnsanlar, Safranbolu gibi bir şehir düşlüyor. Bilmiyorlar ki Safranbolu’dan dünyada iki tane yok ve hiç olmayacak. Şehrin eski semtlerinde kat yükseklikleri mutlaka artırılmalı, buralar yeni yapılarla modernize edilmeli. O zaman nitelikli, kültür seviyesi yüksek insanlar yaşantılarını bu semtlerde sürdürmeye devam eder. Aksi halde başka türlü sosyal sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmaz. Kastamonu’da entelektüel birikim çok zayıf; o nedenle fazla hata yapılıyor.
Şeyh Şa’ban-ı Veli Câmii ve türbesi bizim için önemli. Buradan şehir merkezine nasıl dönüldüğünü biliyor musunuz? Saraçlar, Hisarardı ve İbnineccar mahallesi tarafından gelen araçlar Sinanbey parkının kenarındaki daracık sokaktan debelenerek ana caddeye çıkıyor. Sokağa araçlar park etmiş, kenara odunlar yığılmış; geç geçebilirsen. Çözüm mü? Şeyh Şa’ban-ı Veli caddesi yeni bir köprüyle Atatürk caddesine bağlanmalı.
Tarih, turizm deyip duruyoruz. İbnineccar Câmii’nin cadde tarafını kaç kere yazdım. Yol câminin penceresine yapışmış, duvar taşları rutubetten çürüyor. Pencere altlarına tarihî öneme hâiz mozaikler eklenmiş! Belediye, Vakıflar idaresi sessiz. Peki, Anıtlar Kurulu nerde?
Yeni trafik düzenlemesi çok güzel; yollar rahatladı, belediyeyi kutluyorum; ancak çarşı istikametinde devam etmeli. Bazı otobüs durakları birbirine çok yakın. Trafik lambalarının sayısı fazla; akış sağlanamıyor. Yolu algılayan sensörler istiyoruz; yol boş ise yeşil yansın, geçelim. Boş yere zaman ve yakıt harcıyoruz.
Bir başka sıkıntı: Hastahane yolundaki rampaya kavşak yapılmış tarfik lambası konmuş. İnişi de, çıkışı da berbat. Hastahane konuşlanırken ulaşım hiç hesaba katılmamış.
Batı çevre yolunda, Daday kavşağı noktasında bir düzenleme yapılıyor. İnşaallah Sunta kavşağı gibi bir garabetle karşılaşmayız. Kuzeykent’te, Atatürk heykelinin bulunduğu noktada trafik çok karışık, tehlikeli; gelen, giden, dönen hepsi orada toplanmış. Diyorum ki, üniversiteye giden ve gelen ana yollar yer altına alınsın. Topoğrafik yapı da uygun. Kazalar olunca mı aklımız başımıza gelecek? Bunları inceleyelim, çözüm üretelim.
Çarşının her tarafında, tretuvarlara araç çıkmasını önlemek için bir sürü engeller monte edildi. Yürümemizi aksatıyor; ayrıca çirkinlik unsuru. Yeni moda; aklına esen yol kenarına, dükkânının önüne kırmızı beyaz kazık çakıyor. Güvenlik gerekçesi hariç, kamusal alanı kapatmaya kimsenin hakkı yok.